Selamlar Sevgili Okuyucu...
Bu hafta raflarımızı süsleyen kitapların başında "160" sayfalık bir Miraç Çağrı Aktaş eseri yer alıyor... Kitap, sevgililer gününü yalnız geçiren gençliğe bir moral kaynağı olacakmış gibi 15 Şubat tarihlerinde satışa sunuldu ve pek tabii büyük ilgi gördü.
Öncelikle bilmeyenler için biraz yazardan bahsedelim istiyorum... Kendisi henüz çok genç ve bence biraz heyecanlı bir tip. Anladığım kadarıyla kendisini bildi bileli yazıyormuş ve lise yıllarından sonra da ilk kitabı "Bana Seni Seviyorum Deme; Sev" ile okuyucuyla buluşmuş... Genç bir yazara oranla ilk kitabı ile bu kadar ilgi görmesi şaşırtıcı mı değil mi bilemiyorum ancak bu her anlamda bir başarıdır... Neyse bakalım... İlk kitabın devamı niteliğindeki "Bana Seviyorum Deme; Hissettir." ve "Bana Seni Seviyorum Deme; Evlen Benimle" ile piyasada kendine yer edinen yazarın, hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi bulunmakta...
Şimdi gelelim şu 17 yaş meselesine... Kitabın ismi de içerisinde yazılanlar kadar anlamlı... Kitabın adını ilk duyduğumda "Ne demek ulan sen benim 17 yaşımsın!" demiştim. Bence ilk aşktan daha önemliydi; öldüğünde kalbinde bıraktığın aşk çünkü. Her neyse kişiye göre değişen bu konularda tartışmak istemem fazla...
Yazarımız, oldukça yoğun duygularla yaşadıklarını (Ya da yaşamadıklarını; bilemiyorum o kısmını tabi. Zira bence hiçbir yazar kendi hayatını yazmaz. Neyse geçelim şimdi bu kısmı.) okuyucularıyla paylaşmak istemiş. Açıkçası okurken böyle içinizden bir şeyler gidiyor ama tabi her yazılana da inanmamak gerekiyor; zira okuduğunuz sadece bir kitap, gerçek mi kurgu mu bilmediğiniz...
Kısacası tek bir solukta okunabilecek bir kitap ama baştan uyarayım; fazla romantik, fazla acılı, fazla aldatılmış, fazla terk edilmiş.
Kitabı okurken aklımdan geçen şey "Öyle bir erkek yok." olmuştu; kitaptaki karakterin beklediği gibi bir kadın olmadığı gerçeği gibi. Ne yazık ki kitaptaki o aşık karakter sadece bir hayal ürünü ve gerçekle hayali ayırt etmek gerekiyor. Fazla romantizme, kitabın neredeyse her sayfasında altını çizecek bir ya da birkaç cümleye hazırlıklıysanız hemen alıp okuyun.
Eğer "Ben romantizme gelemem; beni bozar arkadaş!" diyorsanız da başka kitaplarda buluşalım.
Evet sevgili okuyucu. Eğer sen de 17 yaşını, ilk aşkını, heyecanını hiç hak etmeyen bir vefasıza vermişsen; kırılmışsan, kaybetmişsen ve bunu hiçbir dilde anlatamıyorsan... Al ve oku. Çünkü yazar senin dilinden anlatmış her şeyi...
O zaman sana iyi okumalar diliyorum...
Sevgiyle kal..
Hoş kal...
Hoşça kal okuyucu...
Bu Blogda Ara
yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Temmuz 2018 Perşembe
10 Mayıs 2018 Perşembe
Benim Kitaptan Dünya'm 📚: Charles Graeber - İyi Hemşire🌎⭐
Selamlar Sevgili Okuyucu...
Uzun zaman önce okuduğum ama yazmaya fırsat bulamadığım Charles Graeber'in "İyi Hemşire"sinden bahsedeceğim bugün.
Kitabımızın kahramanı işini ustalıkla yapan bir seri katil... Amerika'daki gerçek bir seri katilin hikayesini anlatan bu kitabı okurken bazen sayfalar arasındaki bağlantıyı kurmakta zorlanabilirsiniz... Bazı bölümleri o kadar karışık geliyor ki insana...
Her neyse... Gelelim kitabımıza... 2003 Aralık ayında yakalanan ve medyanın "Ölüm Meleği" lakabını taktığı Charles Cullen seri katil kariyerine ilk önce evdeki hayvanlarını öldürerek başlamıştı. Dışarıdan bakıldığında duyarlı, titiz, işini özenle yapan bir hemşire idi... İyi bir baba, iyi bir eş ve iyi bir arkadaştı... Tüm bu özellikleri taşıyan birinin soğuk kanlı bir seri katil olabileceğini hiç kimse beklemez; dolayısıyla geçirdiği düzinelerce soruşturmaya rağmen kendi itirafına kadar suçunun kanıtlanamaması normal aslında.
Kitabın sayfalarını çevirirken katilin hangi düşünce ile bu ölümlere sebep olduğunu anlayabiliyor ve her şeye rağmen sicilinin lekelenmemesine şaşırıyorsunuz. Kendisinin bile hatırlamadığı bir sayıda ölüme sebep olan bu adamın hikayesini kaleme alan yazar Charles Graeber yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın ardından bu hikayeyi bizlerle buluşturmuş. Belki de yüzlerce polis kaydı, gizli dosyalar arasında araştırma yapmıştı ancak en can alıcı olanı bu kitabı yazabilmek için cezaevindeki Charles Cullen ile de görüşmüştü...
Kısaca; bu kitap bir seri katilin hikayesini anlatan, uzun araştırmalar sonucunda titizlikle kaleme alınmış muhteşem bir biyografi... İyi kurgulanmış bir gerilim romanı...
Eh o zaman okuyucu; sen de bu kitabın sayfalarını arşınlayıp kitaplığına kaldırmalısın. Çünkü "İyi Hemşire" bunu hak ediyor... :)
Sevgiyle kal, mutlu kal okuyucu...
Her neyse... Gelelim kitabımıza... 2003 Aralık ayında yakalanan ve medyanın "Ölüm Meleği" lakabını taktığı Charles Cullen seri katil kariyerine ilk önce evdeki hayvanlarını öldürerek başlamıştı. Dışarıdan bakıldığında duyarlı, titiz, işini özenle yapan bir hemşire idi... İyi bir baba, iyi bir eş ve iyi bir arkadaştı... Tüm bu özellikleri taşıyan birinin soğuk kanlı bir seri katil olabileceğini hiç kimse beklemez; dolayısıyla geçirdiği düzinelerce soruşturmaya rağmen kendi itirafına kadar suçunun kanıtlanamaması normal aslında.
Kitabın sayfalarını çevirirken katilin hangi düşünce ile bu ölümlere sebep olduğunu anlayabiliyor ve her şeye rağmen sicilinin lekelenmemesine şaşırıyorsunuz. Kendisinin bile hatırlamadığı bir sayıda ölüme sebep olan bu adamın hikayesini kaleme alan yazar Charles Graeber yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın ardından bu hikayeyi bizlerle buluşturmuş. Belki de yüzlerce polis kaydı, gizli dosyalar arasında araştırma yapmıştı ancak en can alıcı olanı bu kitabı yazabilmek için cezaevindeki Charles Cullen ile de görüşmüştü...
Kısaca; bu kitap bir seri katilin hikayesini anlatan, uzun araştırmalar sonucunda titizlikle kaleme alınmış muhteşem bir biyografi... İyi kurgulanmış bir gerilim romanı...
Eh o zaman okuyucu; sen de bu kitabın sayfalarını arşınlayıp kitaplığına kaldırmalısın. Çünkü "İyi Hemşire" bunu hak ediyor... :)
Sevgiyle kal, mutlu kal okuyucu...
#yazmazsamolmaz 🦋🌸
#kubraslisen 🐧❣
#okudumbitti
7 Mart 2018 Çarşamba
Benim Kitaptan Dünya'm 📚: Ertürk Akşun - 18 Saat🌎⭐
"Bahane arandığında en kolay bulunan şeydir zaten." Syf. 168
"Hayat bir sokak değil ki bitsin Tolga'cığım, uçsuz bucaksız bir ülke o. Hayat dört duvarla kapalı bir oda değil, uzun bir yol. Sonunu kimsenin bilmediği bir yol hem de. Geride kalanlar, geride kalır. Çünkü yol hep ileriye doğru gider, geriye dönüşü yoktur. Terk ettiğinle bir daha karşılaşamazsın. Çok zordur bu. Yani önüne çıkan her gerizekalı yüzünden hayatı sorgulamayı bırakmalısın." Syf. 169
"Şehir ne kadar kalabalık olursa olsun, içinden birkaç kişiyi çıkarırsanız o şehrin anlamı kayboluveriyor." Syf.183
"Belki de aynı gökyüzündeki aynı uyuşuk buluta bakıp aynı hayalleri kuruyoruz... Hatta belki henüz birbirimizi tanımıyoruz. Buna rağmen ben yine de seni seviyorum." Syf. 248
"Alıp giderim kendimi ıssız bir sahil kasabasına ya da kendi ıssızlığımdan bir adaya..." Syf. 267
"Acı çekerken şiir yazarsın, mutluyken de şiir gibi yaşarsın..." Syf. 279
"Hiçbir şeye inanmayan bir adamın bile kendisine inanan bir kadına ihtiyacı vardır." Syf. 152
"Sizin buldum dediğiniz tüm cevaplara karşı, benim henüz sorulmamış tonlarca sorum var... Çünkü siz durdukça ben yürümek istiyorum." Syf. 150
"Benim tembelliğim sizin anladığınız bir tembellik değil. Benim tembelliğim zaman zaman saatlerce sırtüstü yatmakken, zaman zaman da birkaç gün hiç uyumadan kitap okumaktır. Benim tembelliğim sürekli tasarı değiştirmek, bir iş ortasındayken başka bir işe meyletmek, birini yarım bırakıp başka başka şeyler düşünmektir. Çok sevdiğim bir kitabı bırakıp başka birkaç kitabı karıştırmaktır benim tembelliğim. Benim tembelliğim, başkalarının bana buyurdukları şeylere karşı bir tembelliktir. Yoksa sevdiğim şeyleri yapmak konusunda toplumdaki herkesten çok daha fazla çalışırım. Ortak bir yaşama alanında cereyan eden tembellik, o topluluğun sonunu getirirken, bireysel tembellik tamamen yaratıcılığı ortaya çıkarır." Syf. 147
"Çoğu zaman en iyi sığınak gerçeğin ta kendisidir." Syf. 145
"Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır." Syf. 8
Bir kitabı en iyi anlatan şey; içinde barındırdığı kelimelerden oluşan cümlelerdir. Bunca altı çizilmiş cümleden sonra hala daha okunmaya değer bir kitap olduğundan mı bahsetmeliyim? Kurgusu, konusu, içeriği.... Sanırım tüm bu alıntılar okumanız için size bas bas bağırıyor... :)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


